Mersin’in Tarsus ilçesinde vahşice öldürülen Özgecan Aslan cinayetinin ardından Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ’Kadına El Kalkmaz’ hutbesi Mersin’de camilerde okundu.
13 Şubat’ta Tarsus’ta vahşice öldürülmüş şekilde bulunan Özgecan Aslan cinayetinin ardından tüm Türkiye ayaklanmış, her kesimden tepkiler yağmıştı. Diyanet İşleri Başkanlığı’da bu konuya duyarsız kalmadı. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ’Kadına El Kalkmaz’ hutbesi Mersin’de bütün camilerde okundu. Ulu Cami’de hutbeyi okuyan imam Zekeriya Doğan, insanlığın büyük ölçüde kaybedildiği, Müslümanlığın vicdan üretemediği ve sözün neredeyse tükendiği zamanların yaşandığını ifade ederek, "Modern dünyanın sakinleri olarak, yüce dinimiz İslam’ın, Kerim kitabımız Kur’an’ın ve kainata rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz’in yeryüzünü teşriflerinin öncesi olan cahiliye dönemini olabildiğince eleştiriyoruz. Bilhassa ıssız çölün kumlarına gömülen kız çocuklarının sessiz çığlıklarına asırlar ötesinden ses verip, sık sık bu vahşeti lanetliyoruz. Lakin cahiliyenin, sadece bir çağa değil, bir zihniyete ve yaşam tarzına işaret ettiğini unutuyoruz. Bugün genç kızlarımıza ve kadın kardeşlerimize yönelik her türlü şiddet ve zulmün aynı zihniyetin ürünü olduğu gerçeğini göz ardı ediyoruz" dedi.
"KADINA EL KALKMAZ DİYEN BİR GELENEĞİN MENSUPLARIYIZ"
Şiddetin günümüzde coğrafya din, dil, ırk ve sosyal statü tanımaksızın bütün insanlığı tehdit eden bir boyutta yaşandığını hutbede vurgulayan Doğan, "Ne yazık ki bu tehdidi en ağır biçimde yaşayanlar kadınlar ve çocuklar olmaktadır. Ülkemizde kadın kardeşlerimizin yüzde 39’u fiziksel, yüzde 43’ü duygusal şiddete maruz kalmaktadır. Hemen her gün zalim ve gaddar zihniyetlere kurban verdiğimiz masum canlar yüreğimizi yakmaktadır. Bizim inancımızda ve örfümüzde dara düşenin yardımına koşmak vardır, dara düşürmek değil. Aman dileyene aman vermek vardır, emniyetine kast etmek değil. Bizler, helali olmayana yan gözle dahi bakılmaz ve ’kadına el kalkmaz’ diyen bir geleneğin mensuplarıyız. Ancak ne hazindir ki bugün, Allah’ın kadın kullarına reva görülen şiddete, zulme, vahşete tanıklık etmenin ızdırabını ve buna engel olamamanın vicdan azabını yaşamaktayız. Kız çocuğunun ve kadının iffet ve onurunu çiğnemeye, yaşamına kastetmeye pervasızca cüret edenlerin, insanlıktan nasipsizliğini ibretle müşahede etmekteyiz" ifadelerini kullandı.
Ateşin düştüğü yeri yaktığını belirten Doğan, "Yürek yangınını söndürmeye gücümüz yetmez. Ama ateşin düşmemesi için bize düşen nedir? Bu soruyu fert, aile, toplum ve kurumlar olarak her birimiz kendimize yöneltmeliyiz. Bu konudaki sorumluluklarımızın muhasebesini ciddi bir şekilde yapmalıyız. Her türlü istismar, taciz ve tecavüzün, kadını aşağılamanın, hırpalamanın ve hatta incitmenin ne büyük bir günah olduğunu unutmamalıyız. Hangi gerekçeyle olursa olsun bir cana kıymanın bütün insanlığı öldürmek anlamına geleceğini hatırdan çıkarmamalıyız. İşte bu sebeple her birimiz şiddet ile mücadelede üzerimize düşeni yapmalıyız. Şiddete hemen, şimdi, en yakınımızdan, hatta kendimizden başlayarak ’dur’ demeliyiz. Merhameti, şefkati, erdemi, fazileti kendimize şiar edinmeliyiz" şeklinde konuştu.