AK Parti Adana 4’üncü Sıra Milletvekili Adayı Prof. Dr. Talip Küçükcan, “AK Parti, her zaman güçlünün değil, haklının yanında olmuştur” dedi.
AK Parti’nin, insanı merkez alan, özgürlük alanlarını genişleten, tabuları yıkan ve yasakları kaldıran, her alanda kaliteye dokunan bir anlayışı olduğunu belirten Talip Küçükcan, “AK Parti yerli değerlerle, dünyadaki insani değerler arasında sentez yapan, geçmişini unutmadan geleceğine vizyon koyan, kalkınmayı öncelik kabul etmiş, özgürlüklerle sorumlulukları dengede tutan, medeniyet ve kardeşlik aidiyetini güçlü tutan, vatandaşlığın en büyük temel birleştirici unsur olduğunu düşünen, savunan, vatandaşlığın yanında kardeşlik, tarihdaşlık ve en önemlisi kaderdaşlığında birleştirici unsurlardan olduğu bilincini taşıyan ve diri tutan bir partidir” ifadelerini kullandı.
AK Parti’nin, şimdiye dek her zaman güçlünün değil haklının yanında olduğunu söyleyen Prof. Dr. Küçükcan, AK Parti iktidarlarının icraatlarını şöyle sıraladı:
“AK Parti iktidara geldiğinde ilk icraatlarından birisi yaklaşık 15 yıl süren olağanüstü hali kaldırmak olmuştur. 1980 darbesine giden süreçte başlayan sıkıyönetim müteakip yıllarda olağanüstü hal olarak adlandırılmış, bu durum yıllarca bölgenin gelişimini engellemiş, halk üzerinde bir baskı unsuru olmuştur. AK Parti, bölge üzerinde karabasan gibi duran bu durumu ortadan kaldırarak, bölgenin bugün geldiği normalleşme ve kalkınma sürecini başlatmış, süre giden değişime ilk tuğlayı iktidara geldiği ilk anda koymuştur.”
12 Eylül kalıntılarının, yasaklarının büyük ölçüde artık tarihte kaldığını belirten Küçükcan, “Bir zamanlar bu ülkede Kürtçe konuşmayı bırakın Kürt demek bile sıkıntılı bir durumdu. Anneler cezaevlerinde evlatlarıyla Kürtçe konuşamıyor, Türkçe de bilmedikleri için hal hatır sormaktan bile beri kalıyorlardı. Artık Türkiye de böyle zulümlerden söz edilmesi mümkün değil. Şu anda devletimiz kendi eliyle Kürtçe kitap basıyor. Yıllarca şarkılar türküler yasaklandı. Şimdi üniversitelerde Kürtçe öğreten kurslar var, yüksek lisans programları açılıyor, 24 saat Kürtçe yayın yapan bir devlet kanalı mevcut” diye konuştu.
Alevi çalıştaylarına da değinen Küçükcan, şöyle devam etti:
“Ülkede Alevi kardeşlerimizle ilgili en büyük adımlar yine AK Parti dönemlerinde atılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde başlayan çalıştaylar ile Alevi temsilcileri siyasi iktidar tarafından ilk defa bu kadar ciddi bir şekilde dinlenmiştir. Birçok siyasi iktidar tarafından görmezden gelinmiş, yok sayılmış Alevi kardeşlerimizin, şikayet ve talepleri ilk defa Ak Parti iktidarları döneminde masaya yatırılmış, yüksek sesle konuşulması sağlanmıştır.
12 Eylül darbesi sonrasında çıkartılan ve 30 yıldan fazla yürürlükte kalan ‘Kamuda Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ nedeniyle başörtülü kadınlar kamuda çalışamadı. 28 Şubat süreci ile tavan yapan başörtüsü konusu, kızlarımızın, kardeşlerimizin üniversite eğitimi alamamasına, birçoğunun eğitimini yarıda bırakmasına sebep oldu. Bu ülkede anneler sadece başı örtülü diye kendi evlatlarının yemin törenlerini izlemekten mahrum bırakıldı. Halkın iradesi ile oylarıyla seçilmiş bir milletvekili kardeşimiz milletin meclisinden yuhalanarak, horlanarak çıkartıldı. Sebep neydi? İnancı yüzünden taktığı başörtüsü! Ak Parti hükümetleri diğer konularda olduğu gibi bu mağduriyetlerinde önüne geçti. Bugün hem kamuda hem üniversitelerde kızlarımız, kardeşlerimiz özgürce dilediği kılık-kıyafetle yaşamlarını sürdürebiliyorlar.
Daha önce dünyayı izleyen, başka ülkeleri taklit ederek gelişmeye çalışan, kendi çıkarlarını korumakta bile aciziyet içerisinde olan, halkı devletiyle, devleti halkıyla kavgalı bir ülke iken, şu anda dünyanın izlediği, birçok ülkenin rol-model aldığı, bölgesinde liderlik yapan, devleti halka memur yapmış bir ülke haline geldik. Önceleri dünya siyasetinde sadece kendisine biçilen rolü üstlenen Türkiye artık kendi politikasını üreten, menfaatleri çerçevesinde bağımsız kararlar alabilen bir noktaya gelmiştir. Artık dış politikayı sadece diplomasi olarak gören değil aynı zamanda strateji olarak da görmeye başlayan bir ülke noktasındayız.
Türkiye artık yasakların olmadığı, her bireyin diğerlerinin özgürlük alanına girmediği sürece dilediği gibi yaşayabildiği bir ülkedir. Dünyanın her yerindeki mazluma, zulüm görene el uzatabilecek, yardım edebilecek, dünya nezdinde haklarını savunabilecek bir noktadır artık ülkemiz. İşte ”Yeni Türkiye” diye adlandırdığımız süreç, bu olguların daha da güçlenerek devam edeceği, olgunlaşacağı bir süreçtir.”