Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi geçen yıl ilkini düzenlediği Psikoloji Günleri’nin ikincisini ‘Biyopsikososyal Bir Varlık Olarak İnsan’, başlığıyla 16-17 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirdi.
Farklı üniversitelerden genç psikolog adaylarının yoğun katılımıyla gerçekleşen Psikoloji Günleri’nin ilk oturumunda, Uzm. Klinik Psk. Ferhat Jak İçöz, ‘Varoluşçu Psikoterapilere Giriş’, Dr. Mustafa Ulusoy, ‘Muhayyile Olmasaydı Kaygı Duyar Mıydık?’, Doç. Dr. Hülya Yükseloğlu, ‘Multidisipliner Bir Yaklaşım: Adli Bilimlere Psikolojik Bakış’, FSMVÜ Psikoloji Bölüm Bşk. Yrd. Doç. Dr. Gaye Saltukoğlu ve Doç. Dr. H. Ercan Özmen, ‘Sporda ve Ailede Şiddet’, Uzm. Psk. Özlem Kandemir Çelik, ‘Bağımlılıklar: Önleme ya da Önleyememe İşte Bütün Mesele Bu’ başlıklarında sunumlarını gerçekleştirdi.
Psikoloji Günleri’nin ikinci oturumunda, Uzm. Sosyal Psk. Latif Karagöz, ‘Bir Anlam(a) Arayışının Serencamı: Psikolojide Nitel Araştırma Yöntemleri’, Prof. Dr. Sedat Özkan, ‘Psiko-Onkoloji: Kanser Psikolojisi’, Yrd. Doç. Dr. Itır Tarı Cömert, ‘Terapötik Alyans Nasıl Kurulur?’, Prof. Dr. Zerrin Pelin, ‘Uykuda Davranış Bozuklukları’, Doç. Dr. Zümra Özyeşil, ‘Terapide Yeni Bir Kavram: Bilinçli Farkındalık’, Uzm. Psk. Gülsevin Şen, ‘Çoklu İlişki Gerçekliğinde Kadın ve Erkek Denklemi: İlişki Kurma Biçimimiz, Kadın ve Erkek Farkları ve Farklı İlişki Gerçekleri’ konulu bildirilerini sundu.
“Muhayyile Olmasaydı Kaygı Duyar Mıydık?” sorusunu cevaplandıran Dr. Mustafa Ulusoy, “Geçmişte yaşanan kızgınlıkları, kırgınlıkları unutamıyoruz, anı yaşayamıyoruz. Geleceğin nasıl olacağını düşünmeden duramıyoruz. Muhayyile, kaygı olarak kişiyi bulur ve gün gelir onu boğar. Muhayyile olmasaydı kaygı da duymazdık” dedi. Anksiyete (kaygı) bozukluğu olan hastaların nasıl bir dünyada yaşadıklarını anlatan Ulusoy, rüyaların kişiler üzerindeki etkileri üzerinde de durdu. Ulusoy, “Rüyaları gerçek sanan insanlar kaygı yaşarlar. Oysa onun sadece düşünce olduğuna inanalar için ortada bir sorun yoktur. Yoksa herkesin bir muhayyile dünyası var, önemli olan gerçekle muhayyileyi ayırt edebilmektir” diye konuştu.
“ŞÜKÜR Kİ ÜLKEMİZDE SERİ KATİLLER YOK”
Doç Dr. Hülya Yükseloğlu, ‘Multidisipliner Bir Yaklaşım: Adli Bilimlere Psikolojik Bakış’ sunumunda, psikologların beyin, davranış, çevre-davranış üzerine çalıştıkları için adli alanlarda önem teşkil ettiklerini ifade ederek, psikologların adli alanda nasıl çalıştıklarını, suçlu profili çıkarmanın yollarını aktardı. Kriminal dizilerin insanların üzerindeki etkilerine dair de konuşan Yükseloğlu, “Adli bilimciler suçlulara bazen yol gösterici olabiliyor. Aslında dizilerin temel mesajı caydırıcılıktır. Ne yaparsan yap seni yakalarız mesajı vardır. Ancak diziler suçluya örnek de teşkil ediyor. Arkalarında iz bırakmama yöntemlerini öğretiyorlar. Şükür ki bizim ülkemizde ciddi anlamda seri katiller yok. Ama bu olmayacağı anlamında gelmiyor” dedi.
“TÜRKİYE’DE HER 4 AİLEDEN 1’İNDE ŞİDDET VAR”
Yrd. Doç. Dr. Gaye Saltukoğlu ve Doç. Dr. H. Ercan Özmen sporda ve ailede şiddeti irdeledi. Saltukoğlu, şiddetin sadece kaba kuvvetten oluşmadığını; aşağılama, tehdit etmek, ekonomik özgürlüğü kısıtlamak, zorla evlendirmek gibi davranışların da şiddet türü olduğunu ifade etti. Türkiye’de her 4 aileden 1’inde şiddetin herhangi bir türünün görüldüğünü aktaran Saltukoğlu, dünyada her 4 kadından 1’i ve her 6 erkekten 1’inin şiddete uğradığını söyledi. Özmen, sporla şiddetin tarih boyunca hep iç içe olduğunu belirterek, “Savaş hali dışında saldırganlığın meşru görüldüğü, teşvik edildiği tek alan spordur” dedi. Şiddeti tetikleyen unsurlara antrenör, sporcu, medya, seyirci gibi örnekler veren Özmen, özellikle medyanın kışkırtıcı başlıklarla, saldırgan sporcuları övmesiyle sporda şiddeti arttırdığını dile getirdi.
Prof. Dr. Sedat Özkan, sağlığın fiziksel ve ruhsal yönleri ile bir bütün olduğunu, bedendeki değişikliklerin beyni ve ruhu; ruhsal durumdaki çatışmalar ve sarsıntıların da bedeni etkilediğini dile getirdi. Özkan, Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi’nin amaçlarını klinik tıpta genel hastane içinde psikiyatri hizmetlerinin sunulması olarak açıkladı. İlişkilerin doğal sürdürülmesi, beyin ve psikolojin yeni duruma adapte olmasının sağlanması, psikolojik tedavinin tıbbi tedaviye entegre edilmesi gibi kanserle doğru baş etmenin birkaç yolunu aktaran Özkan, terapilerle kanser hastalarına yardımcı olduklarını ifade etti.
“TERAPİ 3 KİŞİLİK BİR DANS”
Yrd. Doç. Dr. Itır Tarı Cömert, terapistin danışan ile iş birliği içinde çalışması olarak nitelendirdiği terapötik alyansın, aşamalarını, terapi sürecini, önemli noktalarını anlattı. "Terapi, danışana eşlik etme sürecidir" diyen Cömert, “Terapist yüksüz, yansız ve yargısız olmalıdır. Terapist danışanı, danışan da terapisti olduğu gibi kabul etmelidir. Kabul etme süreci tamamlandığında terapötik alyans kendiliğinden kurulmuş oluyor” dedi. Cömert, terapinin terapist, danışan ve terapinin kendisinden oluşan 3 kişilik bir dans olduğunun altını çizdi.