Tunç Başaran'ın "Uçurtmayı Vurmasınlar" filmini bilirsiniz. 1989 yılında çekilen film, annesiyle birlikte hapishanede yaşayan küçük bir çocuğun özgürlük özlemini anlatıyordu. Türkiye'de hâlâ filmlere konu olacak hikâyeler yaşanıyor. Nitekim cezavlerinde bin kadın tutuklu, 5 binin biraz üzerinde de kadın hükümlü bulunuyor.

450 civarında çocuk da anneleriyle birlikte cezaevinde kalıyor. Annelerinin cezasına ister istemez ortak olan bu masum mahkûmlar, iki dünya arasında yaşıyor. Geçtiğimiz gün Bakırköy'deki Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu kampüsünde bulunan Adalet Anaokulu'nu ziyaret ettik. Kapılarının üzerine asılmış dizi dizi bayraklar, duvarlarında çizgi film karakterlerinin çıkartmaları, oyuncaklar, küçücük sandalyeler, sıralar ve bahçesinde oyun parkı... 'Dışarı'daki anaokullarından fazlası var, eksiği yok. Öğretmen kadrosu ve hizmeti de öyle. Her yer pırıl pırıl, cıvıl cıvıl. Anneleriyle birlikte koğuşta kalan 2-6 yaş arası çocuklar, akranları gibi sabah kalkıp giyiniyor ve okulunun yolunu tutuyor. Görevliler eşliğinde ayrı bir binada bulunan anaokullarına gidiyorlar. Ders bitimi mecburi istikametleri annelerinin yanı. Yani koğuş. Elbette şartlar da mantık da eskisi gibi değil. Burada da çok şeyler değişmiş.
Bakırköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Emrullah Aydın anlatıyor: "Adalet ve Milli Eğitim bakanlıklarımız ciddi emekler verdi. Bu kreşlerdeki oyun salonları, çocuk parkları standartların çok üstünde. Yiyeceklerini özenle seçiyoruz. Eğitmen kadromuz tamam. Özel kreşlerin şartlarından daha iyi hizmet verir durumdayız. Bizim için her çocuk önemli. Fakat buradaki evlatlarımız başka. Dışarıdaki hayatı hiç tanımayan minikler var. Mesela hiç market görmemiş düşünsenize! Onlar için geziler, turlar düzenliyor, dışarıdaki hayatı tanıtmaya çalışıyoruz. Bir çocuğumuz üstün zekâlı çıktı. 6 yaşından sonra özel bir okulda eğitime başladı."