Erhan TEKTEN/İSTANBUL, () KUMBURGAZ'da geçen sene deniz bisikletiyle açıldıkları denizde kaybolan gençlerin aileleri olayın yıldönümünde anma töreni düzenledi. Annelerin feryatları yürekleri dağladı.

17 Ağustos 2014'de Kumburgaz'da kiraladıkları deniz bisikletiyle açıldıkları denizde kaybolan Mikail Çelik, Serdar Demir, Doğan Demir, Şükrü Kahraman ve Yusuf Büyükizgi'nin aileleri, olayın birinci yıl dönümünde anma töreni düzenledi. Boğulan gençlerin resimlerini taşıyan aileleri, denize çiçek bıraktı, sahilde mum yaktı. Olayda iki oğlunu kaybeden ve kızlarının desteğiyle ayakta durabilen Ruskat Demir “Doğan'ım nerede? Serdar'ım nerede? Kurban olduğum çocuklarım nerede?" şeklinde feryat etti. Ruskat Demir sık sık çocuklarının resimlerine sarılarak öptü. 17 Ağustos 2014'de açıldıkları denizde boğulan ve yaşları 25 ile 30 arasında değişen geçlerden Serdar Demir'in cenazesi olaydan 7 gün sonra Kumburgaz'dan 100 kilometre uzakta Marmara Adası yakınlarında bulunmuştu. Diğer dört gencin cenazesi ise tüm aramalara rağmen bulunamamıştı.

'SUÇLULARIN CEZA ALMAMASINA TEPKİ GÖSTERİLDİ'
Kayıp geçlerden Mikail Çelik'in ağabeyi İsmail Çelik 5 kişinin ölümüne sebep olmakla suçladığı işletme sahibinin henüz ceza almamış olmasına tepki gösterdi. Çelik,“ 2014 17 Ağustos'ta 5 kardeşimizi kaybettik ve halen sanık dışarıda. 5 kişinin ölümüne sebebiyet vermesine rağmen bu ülkede demek ki bazı şeyler yerine oturmamış, demek ki hukuksal hiç bir şey yok. 5 kişinin nasıl ölmesi gerekiyor ya da ne olması gerekiyor ki o insan içeri girsin. O zamandan bu zamana 1 sene geçti ve sanık şu an dışarıda, halen dışarıda. Ülkemizde insanlar çıkıyor diyor ki, 'Biz hukuk devletiyiz'. Hangi hukuk? Bunu bütün devlet erkanına soruyorum, hangi hukuk, hukuk nasıl, kime göre ve neye göre hukuk. Ne olması gerekiyor bir insanın tutuklanması için, fiili bir şey mi yapması gerekiyor. İlle gidip birini boğazlaması mı gerekiyor, öldürmesi mi gerekiyor? 5 tane pırıl pırıl gencimiz gitti. Birini bulduk 4'nü bulamadık. Bu saatten sonra ne olması gerekiyor yani. Bu insanın içeri alınması için ve yahut da gereğinin yapılması için ne olması gerekiyor. Görüyorsunuz anneler ağlıyor, başka anneler ağlamasın" diye konuştu.

"BİZİM İÇİN ACININ TARİFİ YOK"
Mikail Çelik'in babası Kekilli Çelik ise “ 5 tane yavru verdim burada. Ben oraya gelen şahitlerin tümü yalan. Burada 21 kişi çalışan adamların hiç bir tanesi gelmedi. Orada hepsi yalan söyledi. Ben yargıya çağrı yapıyorum. Siz yavrularınızı böyle bir harekette, böyle şeyde kaybetseniz acaba siz neler yapardınız? Sayın Cumhurbaşkanı'na, sayın Başbakan'a soruyorum, kendi evladı olsa acaba bunlar ne düşünürdü? Bunların düşüncesi ne idi? Bunları bir açıklasa çok memnun olurum. Ben yandım kimseler yanmasın. Ben her gün ölüyorum, kimsenin çocukları ölmesin“ ifadelerini kullandı. Serdar ve Doğan Demir'in ablası Evin Demir yaşadıkları acının tarif edilemeyeceğini söyleyerek, “Açıkçası bizim için acının tarifi yok. Biz her gün bu acıyla yaşamayı artık öğrendik mi deyim, alışamadık mı deyim. Çok zor bizim için, yani anneleri görüyorsunuz. Her gün aynı acıyı tekrar tekrar yaşıyoruz ve başkalarının bu acıyı yaşamamasını istiyoruz. Sanıklardan sadece bir tanesi yargılanıyor, o da tutuksuz yargılanıyor. Ve kendi itirafı var mahkemede, daha önce benzer bir olay olmuş ve iki kişi hayatını kaybetmiş maalesef. Eğer o zaman soruşturulsaydı, üzerine gidilseydi belki de bizim gençlerimiz bu şekilde hayatını kaybetmeyecekti. Ve başından itibaren ihmaller zincirinin kurbanı olduklarını düşünüyoruz" dedi.
(FOTOĞRAF)