Uluslararası Üniversiteler Konseyi (IUC) Başkanı Prof. Dr. Orhan Hikmet Azizoğlu, Fransa’da yaşanan eylemlerin iki boyutlu vahşi acımasız hiçbir evrensel değer, demokratik hak ve düşünce özgürlüğü ile bağdaşmayan birbirini tetikleyen eylemler olduğunu belirterek, “Hiçbir Müslüman bireyin vicdanında kabul edemeyeceği ve şiddetle reddedeceği iki boyutlu terörizmdir” dedi.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan akademisyen, yazar, şair, IUC Başkanı Azizoğlu, Paris’te meydana gelen terörist eylemlerde vahşetin iki boyutlu olduğunu ifade ederek, “Terörizm bazen silahla, bazen kalemle, bazen diplomasiyle en çokta emperyalizmin vahşi yüzü olan kapital kazanımlar için gerçekleştirilir. Bunların asıl amaçları dinsel kültürel ve etnik yapıları kamufle aracı olarak kullanılarak eylem ve katliamlarını tüm insanı beşeri ve en önemlisi de İslami olguları yok sayarak vahşetle gerçekleştirmektir. İnsan ve yaşamını en kutsal değer olarak tanımlamasına rağmen Fransa ya da herhangi bir yerde ve hangi dine ve inanca mensup olursa olsun hiçbir din, inanç, ırk, renk veya kültür adına işlenen cinayetler İslami olamaz İslam adına olamaz” dedi.
Bunların şiddetle lanetlenmesi gereken insanlık dışı eylem ve cinayetler olduğunu kaydeden Azizoğlu, “Bu eylem iki boyutlu vahşi acımasız hiçbir evrensel değer, demokratik hak ve düşünce özgürlüğü ile bağdaşmayan birbirini tetikleyen ve hiçbir Müslüman bireyin vicdanında kabul edemeyeceği ve şiddetle ret edeceği eylemlerdir. Yüce İslam’ın tüm değerlerine teröristçe vahşice saldıran sonrada tüm insani değerlerini kaybetmiş tamamen İslam dışı hiçbir Müslümanın asla kabul etmeyip tasvip etmeyeceği teröristlerin eyleme teşvik ve tahrik sebebi olan eli kanlı, vicdanı kanlı, benliği kanlı, katillerin işlediği Paris’teki cinayeti şiddetle kınıyorum. İslam’ın tüm kutsal değerlerine vahşi saldırılarda bulunan öldürülmüş olsalar bile İslam’ı fobiyi oluşturma çalışmalarını acımasızca yürüten tüm Müslümanların yüreğinde benliğinde acı oluşturan çalışmalarını düşünce ve demokrasi özgürlüğü kisvesi altında ya da kamufle aracılığıyla yapan Charlie Hedbo Dergisi’ni tekraren, tekraren, tekraren kınıyorum. Bu ve benzeri terörist eylem ve oluşumlar İslam coğrafyasında cereyan eden insani hissiyatı olan her birey ve toplumu derinden etkileyen terörist eylem ve yapılanmalarla Müslüman ulusları yine zalimlerin zulmüne mazhar kılmaktadır. İnsan ailesinin değerli mensupları Fransa halkının yaşadığı bu elim iki boyutlu terörizm vakasında Müslüman toplumlar Fransa halkına en derin taziyelerini bildirmektedirler. Batı toplumlarına da İslam coğrafyasında yaşanan ve yılda yüzbinlerce Müslüman kadın, çocuk ve erkeğin vahşice katledildiği terörist eylem ve eylemcileri sadece bir sinema filmi seyreder gibi izlemeyi bırakıp insani ve varsa vicdani bir gözle artık izlemelerini de tavsiye ediyorum” dedi.
İslam coğrafyasında son yüz yılda oranı yükselerek devam eden terörizmin yerel hiçbir ulus veya ülkeyle bağı ya da kazanımı olmadığını vurgulayan Azizoğlu, şunları söyledi:
“Etnik ya da sözde din eksenli özde batı toplumlarının İslam coğrafyasındaki tüm halklar üzerinde ki sinsi emellerine ve emperyalist sömürü düzenlerine uşaklık edecek taşeron faşist yönetimler oluşturulmasına gerekçe oluşturacak İslam ve insanlık dışı eylem ile yapılanmalardır. Gezegenimizde yaşanan siyasi, ekonomik, diplomatik, etnik ya da dinsel modern kargaşanın kökleri Batı’ dadır. Bu kargaşa, son zamanlara kadar çok yerel bir olgu olarak uygulanıyordu, fakat son yıllarda çok tehlikeli bir değişiklik gözleniyor. Batı saldırganlığının büsbütün yeni bir yapılanma olmadığı doğrudur. Şimdiye kadar bu saldırı diğer uluslar üzerinde vahşi terör örgütlerinin zemin bulacağı ve katliamlar yapacağı alanlar oluşturmamıştı. Yakın tarihe kadar uygulamaları hâkimiyet kurmaktan ibaretti ve etkileri de siyasi ve iktisadi emperyalist amaçlarına ulaşmaktı. Tüm gayret ve sınırsız yaptırım güçlerine, çeşitli kılıklara bürünmekte çok usta olan propagandanın bütün çabalarına rağmen İslami yaşam bütün bu sapıklıklara karşı direnebiliyor eski geleneksel uygarlıklar el sürülmeden yaşayabiliyordu. Oysa bugün Batılılaşma adı altında kendi değer, kavram, kültür ve inançları ile geleneklerini bir kenara itip modern yaşam adı altında tüm insani değerlerini yitirmiş ve tüm geçmişini ret etmeyi benimsemiş birey ve toplumlara rastlamak mümkündür. Avrupa ve Amerika üniversitelerinin öğretileri ile baştan çıkartılmış olan bu unsurlar kendi ülkelerinde de huzursuzluğa ve karışıklığa neden olmaktadırlar. Batı da bu mevki, makam, maddiyat ya da biraz övgü ile dahi her türlü değer ve sadakatten yoksun, şahsiyet zaafı olan batıya uygun kişileri bugünkü Doğu’nun temsilcileri sayma eğilimi oldukça güçlüdür. Oysa bunların Etkisi göründüğü kadar yaygın ve derin değildir. Bu yanlış izlenimin nedeni de, Batı’nın gerçek Müslümanları tanımamasıdır. Müslüman toplumlar dünyadaki hiçbir ulus ya da her türlü yaptırım gücüne sahip ülkeler de dâhil olmak üzere kendilerini tanıtmak, himmet almak İçin uğraşmazlar. Buna karşılık güç odaklarının dikkatini çekebilmek ve küçücük bir övgü alabilmek için aralıksız çalışan sözde entelektüelleler ve batı toplumlarının suni rejim kukla yöneticileri bu terörizm ve teröristlerin eylemlerinde baş sorumludurlar.”
Ulusların ideolojik kavramlarla yeniden yapılandırıldığı, kültür, değer ve kaçınılmaz olarak inançların da yozlaştırıldığı, sınırların yakın zaman diliminde yeniden belirlendiği yerküremizde, insanoğlun da yeni bir sınıflandırılmaya tabii tutulduğunu ifade ederek, “Sermaye, kapitalist yaklaşımlar yeni bir kimlikle karşımıza çıktı. Bu yeni kapital güç tabakalaşmada kendi elit yerini alma yarışını önce bireylerin sonra toplumların hızla ve kaçınılmaz son olarak da ulusların değer yargılarının hızla değişmesine, farklılaşmasına ya da başka bir tanımlamayla güçlüden yana zayıfın asimilasyonuna sebebiyet verdi. Bu orantısız güç kullanımı terörizmi doğurdu bundan yarar sağlayan sömürü ve zülüm düzeni kuran batı toplumlarıdır. Yakın tarihte emperyalist güçlerin İslam coğrafyasını yegâne işgal suni sebebi bu terörist eylem ve yapılanmalar olduğu aşikârdır. Batı uygarlığının sadece Doğu’yu gerçekten anlayabilmek için değil, kendi içinde bütünlük sağlayamadığı hızla yok olmakta olan değer, kavram ve kültürlerini Doğu kültürleri yerine koyma mücadelesi vermesidir. Yani karşıt değer, kültür, kavram ve hata inançların asimilasyonuna çalışmasıdır” dedi.
Azizoğlu, şunları ifade etti:
“Müslüman insan olmak güçlü-zayıf, âlim-cahil, zengin-fakir, büyük-küçük demeden herkesi saygın, onurlu ve değerli görebilmektir. Onurlu insan olmak, kırık ve mahzun gönüllerin yaralarını sarmaktır. Onlara sahip çıkmaktır, gönül açmaktır. Müslüman olmak, güzel ahlaka, fazilet ve erdeme kanat çırpmaktır. Hayatı paylaşırken insanlara karşı hoşgörülü olmaktır, hüsnü zan beslemektir. Mükerrer olmak ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin bütün insanlarla iyi geçinmektir, herkese güzel söz söylemektir. Sevgi ve kardeşlik duygularıyla insanlarla kaynaşmak, kırgınlık, dargınlık ve düşmanlıkları sona erdirmektir. Onurlu olmak, yerine göre muhatabımızın olumsuz tutum ve davranışları karşısında sabırlı olabilmektir. Onurlu insan, diğer insanların onurunu da kendi, onuru gibi kabul edendir. O, başkalarının onurunu yücelttiğinde kendi onurunun yüceleceğini, zedelediğinde ise kendi onurunu zedeleneceğini bilmektir. İman ve sevgiden beslenen insan onurunu koruma anlayışı, bütün soğuklukları ısıtacak, karanlıkları ışıtacak, uzakları yakın edecek bir güçtür. Bu meziyet, sözleri anlamlı kılacak, varlık âlemindeki her canlı ve cansıza şefkat ve ibret nazarıyla bakmayı sağlayacak ulvi bir değerdir. Her birimiz, Âdem peygamberin ailesinin bir ferdi olarak dünyaya açtık gözlerimizi. Yaradanımız, dört kez yemin ederek duyurdu kâinata, en güzel şekilde yaratılmış olduğumuzu. Peygamberler gönderildi bizim için, semanın kapıları açıldı, vahiy nazil oldu. Böylece fıtratımızı ve onurumuzu korumamıza destek verildi. Renk, dil, ırk farklılıkları olsa da saygınlık bakımından aramızda bir fark bulunmadığına, Allah nezdinde en değerli olanımızın O’na karşı gelmekten en çok sakınanlarımız olduğuna dikkatlerimiz çekildi. İslam nazarında, sevgiye ve hürmete layık olan varlıktır insan. Siyahı da değerlidir beyazı da, yoksulu da onurludur, hizmetçisi de. Ölüsü de saygındır, dirisi de. Allah Resulü Veda Hutbesinde; ‘Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap’a beyaz tenlinin siyaha, siyah tenlinin de beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur’ buyurmuştu. İşte bu hikmet ve ibret dolu sözler, asırlar öncesinden ışık tutuyordu günümüze. İnsanları geçici ve izafi değerlere göre sınıflandıranlara adeta ders veriyordu. Sonuç olarak yaşadığımız gezegen üzerinde yaşayan herkes ırkı, dini, mezhebi, rengi, ulusu ne olursa olsun tam ve eşit oranda gezegenin ortağıdır. Köşe yazılarında ya da televizyon kanallarında düşünce ve fikirlerini paylaşan her bireyin yazı ve sözleri bireyin cesaret ve karakterini de göstermektedir. Son olarak Fransa da vuku bulan olaylar iki başlıklı terörist eylemlerdir. Öldürenler İslam ve herhangi bir ırkla tanımlanamazlar onlar sadece katil ve teröristlerdir. Ölenler ve derginin genel yayın politikası ise yüce İslam dinine ve kutsallarına tüm evrensel değerleri hiçe sayarak insanlık dışı davranış ve düşüncelerle hakaretler eden terörizmi kalemle yapan birey ve kurumdur.”