Mersin İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Başaralı, sağlıklı kalmanın önemli bir şartının da çok fazla yemek yememek olduğuna dikkat çekerek, “Bir insanın midesi en fazla 250-300 gram yiyecek alabilir. Fazla yemek yendiğinde mide hazım için daha çok enzime ihtiyaç duyar. Bu oldukça yorucu bir işlemdir ve sık sık tekrarlanırsa vücut hem yorulur hem hastalanır hem de erken yaşlanır” dedi.
İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Başaralı, yazılı bir açıklama yaparak, sağlıklı kalmak ile yemek arasındaki ilişkiye dikkat çekti. Fazla yemek yemenin insan sağlığına getireceği olumsuzluklar konusunda halkı uyaran Başaralı, sağlıklı kalmanın şartlarından birinin doğal beslenme, önemli bir şartının da çok fazla yemek yememek olduğunu belirtti. Bir insanın midesinin, elinin avucu kadar olduğuna işaret eden Başaralı, “Yani en fazla 250-300 gram yiyecek alabilir. Bu kapasiteye göre yemek çok önemlidir. Sofrada yediğimiz yemeğin, tatlının, içtiğimiz suyun miktarı 300 gramın üzerine çıkıyorsa fazla yemişiz demektir. Fazla yemek yendiğinde mide hazım için daha çok enzime ihtiyaç duyar. İnsan vücudunun salgıladığı hazmedici enzimler vücudu oldukça yorar. Bu yorucu işlem sık sık tekrarlanırsa vücut hem yorulur hem hastalanır hem de erken yaşlanır” ifadelerini kullandı.
Enzim üretmenin vücut için güç olduğunu ve kıymetli maddeler gerektirdiğini vurgulayan Başaralı, midenin hazmetme sürecine ilişkin şu bilgileri verdi:
“Sağlıklı bir insanın midesi 200-250 gram yemeğin birinci hazmını 3-4 saat içinde kolayca gerçekleştirebilir. Yemeğin cinsine, miktarına ve ağırlığına göre birinci hazmın süresi 6-10 saate kadar uzayabilir. Hazım tamamlanmadan yenen ufacık bir lokma dahi midenin hazım sürecini bozar. Bu bir lokma, önceki yemekle karıştığında hazım olamayacağı için mayalanmaya ve çürümeye başlar. Önceki yemeği de bozup çürüterek midede yanma, ekşime, gaz ve şişkinliğe sebep olur.”
“NORMALDEN FAZLA YEMEK KALBİ YIPRATIR”
Kalbin, normal miktarda yenen yemeği hazmetmek için zorlanmadan rahatça çalışacağını belirten Başaralı, normalden fazla yemenin ise kalbe fazla yük getirdiğini aktararak, şunları kaydetti: “Normalin 2 katı yemek yendiğinde, yemeğin hazmedilmesi ve fazlalıkların kısmen depolanarak, kısmen çıkartılması için kalbin 4-6 kat daha fazla çalışması gerekecektir. Bu işlem sadece kalbi değil, besinleri hazmetme, depolama ve fazlalıkları vücuttan uzaklaştırmakla görevli diğer organları da yıpratır. Devamlı zorlu çalışmaktan harap olan diğer organlar gibi insan kalbi de aşırı çalışmadan dolayı rızkını çabuk tüketir.”
Genç bir insan fazla yemek yediğinde, vücudu kuvvetli olduğu için hazmederek fazlalıkları dışarı atabildiğini dile getiren Başaralı, ancak fazla yemek alışkanlık halini alır, zorlanma devam ederse bu kuvvetin tükendiğinin, fazlalıkların giderek daha artmasıyla vücutta depolar oluştuğunun altını çizdi. Başaralı, “Depolar dolduktan sonra ise atıklar kanla birlikte dolaşmaya başlar. Böylece kan ağırlaşır, dolaşımı yavaşlar. Ağırlaşan kandaki atıklar damarlarda birikmeye ve zamanla damarları tıkamaya başlar. Daralan ve tıkanan damarlardaki kan, organları yeteri derecede besleyemeyecek kadar azalır, beslenemeyen organlar beyne ’açız’ uyarısı gönderir, beyin de bu çağrıya cevap olarak iştahı çoğaltır, insanı daha çok yemeye zorlar. Yedikçe kandaki fazlalıklar ve damarlardaki tıkanıklıklar çoğalır. Kan daha da koyulaşır, dolayısıyla organların açlık hissi daha çok artar. Bu kısır döngü devam ederken insanlarda konsantrasyon, hafıza, düşünme, anlama ve öğrenme yeteneği azalmaya, hastalıklar birer birer kendini göstermeye başlar” dedi.
ZAYIFLAR DA TEHLİKEDE
Sanıldığının aksine zayıflığın her zaman iyi olmadığına da değinen Başaralı, “Bazı insanlar fazla yemenin bedelini aşırı şişmanlıkla ve beraberinde getirdiği hastalıklarla öderler. Bazıları da vardır ki, ne kadar yerse yesin hep zayıf kalırlar. Bu kişiler kendi durumlarının şişmanlardan daha iyi olduğunu düşünürler, ancak bazen onların durumu şişmanlardan daha tehlikeli olabilir. Çünkü fazlalıklardan oluşan atıklar, ilaçlar, toksinler ve katkı maddeleri şişmanların vücudundaki yağlarda depolandığı için organların tahrip olması kısmen de olsa önlenebilir. Ancak zayıfların, kan vasıtasıyla bütün vücutlarını dolaşan toksinler, ateş, öksürük, terleme, nezle, kusma, ishal, sivilce, çıban gibi yollarla dışarı atılırken bu ağır işlemler hem organlarını yıpratır hem de eklemlerde, kaslarda ve organlarda depolanarak, buralarda ağrıya, enfeksiyona, kistlere ve genetik değişimlere (mutasyonlara) sebep olur” ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Başaralı, hazımsızlık, yüksek kan şekeri, mide, bağırsak, karaciğer, dalak ve tüm sağlık problemlerinden kurtulmak için bazen sadece beslenme alışkanlıklarını düzeltmenin yeterli olabildiğini sözlerine ekledi.