Temaslarda bulunmak üzere Meksika’ya gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Romero Enstitüsü’ne hitap etti.
Erdoğan konuşmasında iki ülke ilişkilerine vurgu yaparak, “ Her şeyden önce Türkiye’nin Latin Amerika’yla ilişkileri oldukça eski dönemlere dayanıyor. Amerika kıtasının keşfedildiği 15. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu Akdeniz’de egemendi. Piri Reis Kıtab-ı Bahriye’sinde o dönem düşünüldüğünde Amerika’yı çizmiştir. Beyrut Limanı göç dalgasının merkezi olmuştur. Her şehirden insan Meksika’ya da gelerek yeni hayat kurmuştur. ABD’ye gitmek için yola çıkan bazı vatandaşlar ABD’ye giremeyince nasılsa burası da Amerika diyerek Meksika’ya ve diğer ülkelere gitmiştir. Osmanlı pasaportuyla buraya göçenler Amerika kıtasında El Turko olarak tanındılar. Sayıları çeyrek milyonu bulan bu insanlar Avrupa yerine bu kıtaya gelmeyi tercih etmiştir. Yerleştikleri ülkelere değer katmışlardır. Veresiye kavramı vardır. Bu sistemi Amerika’ya bu insanlar taşımışlardır. Balkanı Savaşı sırasında Latin ülkelerinden 3000 Osmanlı vatandaşının orduya yazıldığını biliyoruz. Meksika’yla ilk temasımız bu dönemde başlamıştır. Başlayan ilişkilerimiz devam edip gidiyor. Meksika devrimi olduğu yıl Türkler ülkeye saat kulesi hediye ediyor. Bu saat kulesi onarımdan geçirildi. Hükümetimiz, Lübnan ve Meksika’daki Lübnan cemaati tarafından geçirilmiş olmasını sürekliliğin gerekliliği olarak görüyoruz” dedi.
BM’nin 5 daimi üyesini eleştiren Erdoğan, “2015 yılı 1. Dünya Savaşı’nın 100. Yıl dönümü. Kolombiya’da düzenlenen bir akademik toplantıya katıldım ve konuyla ilgili görüşlerimi etraflıca anlatma fırsatı buldum. Dünyayı yöneten güç merkezleri bu savaş sonunda oluşmuştur. Ama bu güç dağılımı hakkaniyetli olmamıştır. Dünyada halen devam eden pek çok çatışmanın temelinde 1. Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan dengeler yatıyor. Cetvelle çizilen sınırlar, kurulan devletler 100 yıldır huzur yüzü görmedi. Dünyanın önemli bir kısmı anaforun içerisine itilmiştir. Biz güç dengesinin çarpıklığını ifade ediyoruz. Dünya 5’ten büyüktür. Gerçeği tüm dünyayla paylaşmaya çalışıyoruz. Yetersiz uluslar arası sistemin meşruiyeti elinde sonunda tartışılacaktı. Bilhassa Türkiye ve Meksika ile Brezilya, Hindistan, Endonezya gibi ülkelerde bu çarpıklık tahammül edilemez seviyeye ulaştı. Nedir bu? Şu anda BM’nin 5 tane daimi üyesi var. Bir tanesinin aykırı düşünmesi tüm dünyayı bağlıyor. Tüm dünya bu ülkenin 2 dudağına mahkum mu? 5 ülke 3 kıta. Dini gruplar olarak baktığımızda Müslüman var mı yok? Budist var mı? Yok. Ağırlıklı olarak gayrimüslimler var. BM adaletin tecellisi için kurulmadı mı? Böyle bir kurul adalet dağıtabilir mi? Adaleti tesis edebilir mi? Ortadoğu’da kan gövdeyi götürüyor” dedi.
“SAYIN OBAMA NİYE SUSUYORSUN?”
Erdoğan konuşmasında Suriye’den Türkiye’ye gelen sığınmacılarla ilgili olarak, “Benim ülkem şu anda Irak ve Suriye’den 2 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Her şeyi bize ait. İnsani yardımlar dışında bize 5,5 milyar dolar faturası var. Bize BM’den gelen para 250 milyon dolar. Hani nerede o parası çok olan ülkeler. Nerede BM? Türkiye tek başına mücadele veriyor. 1 milyon sığınmacı da Lübnan’da var. Aynı durum Ürdün’de var. Şimdi soruyorum? Avrupa’da ne kadar Suriyeli var? 130 bin. Koskoca Avrupa’da 130 bin sığınmacı var. Şimdi buna adil bir dünya denilebilir mi? Avrupalılar bize sizi tebrik ederiz diyorlar. Yaptığınız her türlü takdirin üzerinde diyor. Sadece nasihat çekiyorlar bize. Paraya gelince yok. Batı bu. Bizi üzen bu. Biz dürüstlük, samimiyet arıyoruz. Bizim GSMH’miz ortada. Verin desteğinizi ama yok. Küresel sistemde daha acil bir temsil yapısı olmalı. Neden 5 ülke daimi ülke olsun? Şu anda toplanmalıyız, konuşmalıyız ve bu sistem reforme edilmeli demeliyiz. 20 ülke rotasyona tabi tutulmalı. 2 yıl görev yapmalı, diğer 20 ülke devreye girmeli. Bu şekilde her kıtadan BM Güvenlik Konseyi’nde ülke olmalı. Tüm dünyanın orada söz sahibi olmalı. Siz 190 ülkeyi mahkum edemezsiniz. Herkes ya korktuğundan ya da çıkarından konuşmuyor. Dünyada yaşayan 7 milyon insanın hepsi imkanlara sahip olmalı. Masum çocukların, kadınların insanların kanları siyasi hesaplar uğruna devam ettikçe insanların vicdanı huzur bulmaz, bulmayacaktır. Bilhassa terörizmdeki çifte standart tehdidi büyüyor. Biz iyi kötü terörist ayrımı yapmadan tüm insanlığın sesi olmaya çalışıyoruz” dedi.
ABD’de öldürülen 3 Müslüman’la ilgili konuşan Erdoğan, “Bakın 3 Müslüman’ı geldi evinde bir terörist maalesef öldürdü. Şimdi Amerikan yönetimi DEAŞ’a karşı. Tamam biz de karşıyız. DEAŞ terör örgütü ne gerekiyorsa yapmamız lazım. Peki ben Amerikan yönetimine sesleniyorum DEAŞ konusunda konuşuyorsun, peki DEAŞ terör örgütü olarak ortada da bu 3 tane annesi babası ABD vatandaşı ABD’de doktorluk görevi yapan bu aile ve bu çocuklar hiçbir günahları yok bir terörist geliyor bir cani geliyor bu 3 kişiyi öldürüyor. Sayın Obama niye susuyorsun? Biden niye susuyorsun? Kerry neden susuyorsun? Ama Türkiye’yle ilgili sana 80 tane kiralık kişi buluyorlar mektup gönderiyorlar Türkiye’nin aleyhine kalkıp kampanya yürütüyorsunuz. Bakın burada bir dışişlerinde özellikle bu akademik çalışmayı yürütenler istikbale çok farklı bakmalısınız. İradenizi kimseye kiralık vermemelisiniz. İradenizi sadece hak, hakkaniyet bunların çerçevesinde değerlendirmelisiniz. Dünya artık tek merkezli bir yer değildir. Çok merkezli yapıya dönüştüğünü herkesin kabul etmesi lazım. Bu durum sadece siyasi olarak değil, ekonomik ve ticari olarak da böyle. Ben hala Obama’nın da Biden’ın da Kerry’nin de 3 tane masum insanın öldürülmesi noktasında takibini, kararını, sesini bekliyorum. Bu kişiyi lanetliyorum. Bu bir vahşettir. Bunun süratle bulunması gerekir. Bulunmuyorsa ABD’nin DEAŞ hakkında söyleyecek sözü olmaz” dedi
“TERÖRÜN TEHDİT ETTİĞİ YERLERDE AĞIMIZI GENİŞLETİYORUZ”
Erdoğan konuşmasında G20’nin öneminden söz ederek, ” G20 oluşumu mevcut güç dengesini nispeten daha adil yansıtan yapısıyla önemini giderek arttırıyor. Bu yıl dönem başkanlığını üstlendiğimiz G20’de Meksika’yla birlikte küresel ekonomik istikrarı sağlamak için kurulmuş olan yapıya daha farklı şekilde çalıştırmalıyız. Netice almamız gerek. Öyleyse burada kapsayıcılığı en geniş anlamda ele almamız gerekiyor. Yatırımlar noktasında dayanışmanın olması gerekiyor ki bu yatırımları belirli bir neticeye kavuşturalım. Bu yıl G20 bu üç kavram üzerinde şekillenecek. İnsanlığın önemli sorunları konusunda daha fazla sorumluluk almaya yönelmeliyiz. Şu an en az gelişmiş ülkeler noktasında biz işi yöneten ülkeyiz. Geçen yıl sonu itibariyle Türkiye 4,5 milyar dolar yardım vermiştir. Türkiye krizlere rağmen güçlü yapısı ve ekonomisiyle kendisini farklı konuma yerleştirmeyi başarmıştır. Bölgesel ve küresel sorunlarda üstlendiğimiz öncü rolle dikkat çekiyoruz. AB, ABD ve NATO’yla olan ilişkilerimiz güçlü şekilde devam ediyor. Latin Amerika’yla ilişkilerimizi hızla geliştiriyoruz” dedi.
Afrika’daki yatırımlardan da söz eden Erdoğan, “Eylem planının 2006’da plana koymuştuk. Brezilya ve Meksika’yla stratejik ortaklık tesis etmiştik. 6 bölgesel örgütle ilişkiler içerisindeyiz. 1 ayda Etiyopya, Cibuti ve Somali’ye gittik. Cibuti ve Somali’ye pek liderler uğramaz. Biz orada hastane açılışı yaptık. 450 öğrenci kapasiteli hemşirelik okulu açılışı yaptık. 1 Türk şirketi Mogadişu Limanı’nın işletmesini yapıyor. Mesele balık tutmayı öğretmektir. Bir taraftan da barışı Somali’de egemen kılmak gerekmektedir. Burada en az gelişmiş ülkelere nasıl yaklaşacağımızın değerlendirmelerini iyi yapmamız lazım. Terör lokal bir olay değil. Uluslar arası mutabakatla teröre karşı hep birlikte mücadeleyi sürdürmemiz lazım. Terörün tehdit ettiği yerlerde ağımızı genişletiyoruz. Bölge ülkeleri arasında Meksika’yla ilişkilerimiz çok daha gelişmiştir. Türkiye ve Meksika benzer ekonomik ölçeğe sahip devletler. Ülkelerimizi arasında muazzam ticari potansiyel var. Serbest ticaret anlaşmasının ardından Meksika’yla ticaret hacmimizi arttıracağımızı düşünüyoruz. Bölge ülkeleriyle ülkemiz aleyhine büyüyen ticaret dengesizliğini ancak bu yolla aşabileceğimizi düşünüyoruz. Latin Amerika’yla önem verdiğimiz diğer coğrafya Afrika. Şimdi orada 39 büyükelçiliğimiz var. Bu bölgeyle ticaret hacmimiz 2005’te 7 milyarın altındayken 2014 yılında 21 milyar dolara yaklaştı” dedi.
“SURİYE’DE 350 BİN İNSAN ÖLÜYOR. BM NEREDE? SESİ ÇIKIYOR MU?”
Erdoğan konuşmasında gelişen ekonomik ilişkilere değinerek, “Dünyanın önemli ekonomik ağırlık merkezlerinden biri haline gelen Asya Pasifik bölgesindeki ülkelerle ilişkilerimiz gelişiyor. Çin, Endonezya, Japonya, Kore ve Malezya’yla ilişkilerimizi stratejik ortaklık noktasına çıkardık. Açtığımız ve açmakta olduğumuz büyükelçiliklerle görünür durumumuzu her geçen gün arttırıyoruz. Türkiye’nin küresel bölgelere karşı vicdani yansıması artan insani yardımlarımızdır. BM’nin çatısı altında dostumuz İspanya’yla başlattığımız medeniyetler ittifakı projesi bu bakımdan örnek girişimdi. Bu konudaki bir başka örnekte Finlandiya’yla başlattığımız barış için arabuluculuk girişimidir. 2011 yılında ABD’yle kurduğumuz terörle mücadele küresel forumu barışın teminine yönelik diğer aktif çalışma. Bu yıl dönem başkanlığını üstlendiğimiz G20 çalışmalarına önem verdiğimiz yapı. Dünya ekonomisinin yüzde 85’ini ve dünya nüfusunun 3’te 2’sini temsil eden G20’nin daha kapsamlı hale dönüşmesi için gayret gösteriyoruz. Akdeniz ülkeleriyle, Karadeniz ülkeleriyle etkin çalışmalar sürdürüyoruz. Çalışmalarımızı arttırarak sürdürmeyi düşünüyoruz. Sorunlara karşı biz kendimizi sorgulayarak çağımızın gereklerine çözüm araçları üretmemiz mecburiyettir” dedi.
BM’nin Suriye’de gereken etkinliği gösteremediğini ifade eden Erdoğan, “Uluslararası dayanışmayla barış ve güvenin sağlanmasında küresel sorunların çözümünde BM tek yetkili platform olmaya devam edecektir. Ama Suriye’de 350 bin insan ölüyor. BM nerede? Sesi çıkıyor mu? Yok. İsrail Gazze’yi vuruyor, 2500 insan ölüyor BM nerede? Ses çıkıyor mu? Yok. Nerede adalet? Küba oradaydım. Sayın Raul şunu söylüyor. 138 BM üyesi bize uygulanan ambargoya hayır diyor ama buna rağmen hala Küba’ya ambargo uygulanıyor diyor. Adaletin bumu dünya. Böyle adalet olur mu? Filistin, bakın devlet olarak tanınması noktasında ABD’nin yanında 8 ülke yer alıyor. BM Genel Kurulu’nun büyük çoğunluğu Filistin’i devlet olarak tanıdı. Ama buna rağmen hala Filistin’in konumu ortada. Hala bombalar yağıyor. Nerede dünya. Bir sandık domates gidecekse onların izni gerekiyor. Teröre karşı onurlu mücadele verilecekse bunu her yerde yapmalıyız. Prestij kaybediyor. Güvenlik konseyi şeffaf yapıya kavuşturulmalı. Ülkemizdeki Suriye’li kardeşlerimize yardım etmek için imkanlarımızı seferber ettik. Acaba ne yapabiliriz daha bunun hesaplamalarını yapıyoruz. Suriye’de durum her geçen gün daha kötüye gidiyor. Ortadoğu’daki sıkıntıyı oluşturan Filistin meselesi bize göre insanlığın kanayan yarasıdır” dedi.
“FRANSA’DAKİ OLAYI HİÇ KİMSE FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ OLARAK GÖSTEREMEZ”
Erdoğan konuşmasında, “Filistinlilerin maruz kaldığı hak gasplarının bir an önce sona erdirilmesi gerekiyor. Batılı ülkelerin ve ABD’nin desteğini arkasına alan İsrail ise meselenin çözümü bir yana düğümlenmesi için elinden geleni yapıyor. Tüm bu ortamdan beslenen terör hareketleri tüm dünyayı hedef alır oldu. Halbuki biz dünyayı uyardık. Maalesef bazı ülkeler bunu bölgesel mesele olarak gördü. İlgilenmeye başladığında ise geç kalındı. Son 6-7 yıldır maruz kaldıkları sorunların batı dokusunu bozmaya başladığını görüyoruz. Yabancı düşmanlığı nedir? Biz antisemitizmi insanlık suçu olarak ilan eden lideriz. Tüm dünyada ben antisemitizm insanlık suçu dediğimde kimsenin sesi çıkmamıştı. İslamafobia’ya ise böyle yaklaşmadılar. Uzak durdular, hala da uzak duruyorlar. İslamafobi niye insanlık suçu nedir. Benim teröristim iyi seninki kötü muamelesi devam ediyor. Fransa’daki olayı hiç kimse fikir özgürlüğü olarak gösteremez. Bir gazeteci başka inanç sahibinin özgürlük alanına giremez. Siz benim özgürlük alanıma kadar özgürsünüz. Efendim bu karikatür. Ne olursa olsun. Karikatürle dahi sizin bir dinin peygamberine saldırmaya hakkınız yoktur. Artık bunları anlamak ona göre yorumlamak durumundayız. Papa bile sinirlendi. Anneme hakaret etse tokatlarım dedi. Niye? Doğru olan o da onun için. Bunu bulmaya mecburuz. İslamafobia diğer sorunlar kadar inciltici bir hale gelmiştir. Bu aşırılıkları teşvik eden teröre zemin eden yaklaşım var. PKK DAİŞ gibi bir dine etnik dine izafe etmeye çalışan örgütler insanlığın ortak düşmanı olduğu herkesçe kabul edilmelidir. Biz bölgeyle birlikte tüm dünyanın geleceği için huzur ve gelecek içinde kök salması için çalışmaya devam edeceğiz. Bu bizim insani sorumluluğumuzdur” dedi.