Samsun, 6 Şubat
depremi sonrasında
yaraların sarılması için
elinden gelen
çabayı,  fazlasıyla gösterdi...
Hatta, Samsunluların bu tavrı;
bütün Türkiye'ye örnek 
bile teşkil etti...
"Allah bin kere razı olsun"
diyelim ve
şu tespiti de
yapmadan meseleye
geçmeyelim... 
Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın
etki alınında
bulunan
Samsun'da,
"Asrın felaketi" olarak
adlandırılan
6 Şubat depremi
sonrasında,
Büyükşehir
dahil ilçe belediyelerinin
olası bir felakete karşı
aldığı ve alacağı
önlemleri
sıralayabilecek var mı?..
Yapıların
dayanıklılık
durumunu
ortaya koyan
çalışma oldu mu?..
Zor ve maliyetli bir
iş olduğunu biliyorum elbette...
Binaları
yıkmak ya da
sağlamlaştırmak için
harcanacak paraların
belediyenin yanı sıra,
vatandaşın bütçesini
zorlayacağının da
farkındayım...
İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş'ın
"Ladik merkezli bir deprem olsa
İlkadım'da çok az sayıda bina ayakta kalır"

sözlerini hatırlıyorum...
Bu açıklamayı yapan
Demirtaş,
Marmara depremini
bizzat yaşayan
biriydi...
Buna rağmen
neden eli-kolu bağlı
kaldı, dersiniz?..
Çünkü, 
ilçenin büyük bir kısmındaki
yapı denetimlerini
belediye imkanlarıyla
gerçekleştirmek mümkün değildi...
Aynı şey, bütün belediyeler için de geçerliydi...
AK Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı
Halit Doğan'ın
6 Şubat depreminin yıldönümünde,
sorunun dirençli ve güçlü kentler
ortaya konulmasıyla
çözülebileceğini
söylediği
gün,
CHP Büyükşehir Belediye 
Başkan Adayı
Cevat Öncü de 
aynı konuya temas etmişti...
Öncü'nün, "Depremin ulusal güvenlik meselesi olduğu"nu
belirttiği
açıklaması,
Doğan'ın ifadesiyle aynı adresi
işaret ediyordu...
Yani,
Samsun'daki sorun
devletin
desteği olmadan çözülemezdi...
O zaman, 
bekleyelim de
bütün ihaleyi devlete mi bırakalım?..
Müteahhitler, mimarlar, inşaat ve jeoloji
mühendisleri ile
belediyelerin fen işlerinde
görevli teknik elemanların
yapacağı bir şey yok mu?..
Hem de çok var!..
Bu işler
sistem içinde
doğru yapılsaydı;
ne devlete
ne de
vatandaşa
böylesine büyük bir ekonomik yük
kalmayacaktı...
Evini "sağlam" diye bilen
insanın suçu neydi?..
Sistem içindeki
herkesin
daha çok kazanma hırsı,
vicdan ve adalet duygusunu köreltiyorsa;
bu mesele aynı zamanda
ahlaki meseledir...
Keşke, çuvaldızı 
kendimize
batırabilme cesaretini gösterebilsek!..