Bu şehirde kesin olan başlıkların sayısı ihtimallerin yanında oldukça sönük kalır. Kesin olanlar şehrin coğrafi konumu ve eşiz özellikleridir. Hava, kara, deniz, tren dediğinizde bütün bunlara sahip kaç şehir vardır mesela...

Doğası, havası, doğa yaşamı ve doğal yaşamı. Bunlar şehrimizin doğal elbiseleri. Peki biz ne yapıyoruz. Bu inanılmaz doğal elbiseye yeni güzellikler eklemek yerine onu yaka paça yırtıyoruz.

Samsun sadece bu ülkenin değil, dünyanın sayılı kentlerinden biri olabilecekken biz neden hala yeni “elbiseler” dikemiyoruz. Neden şehrin “ihtimallerini” bu büyük potansiyelle birleştirip olması gereken yere getiremiyoruz.

Üzerinde çok ama çok konuşulan belki de artık size demode gelen bu konuyu, neden bu kadar yüzeysel bir şekilde köşene aktarıyorsun diyenleriniz olacaktır. Çünkü benim bu şehir hakkındaki “ihtimal” teorim hasar alsa da hala çok güçlü.

Artık amblemlere değil, bu şehre, bu şehrin gücüne, potansiyeliyle başlayacak bir “ihtimal” peşinden gitmek için zaman yaklaşıyor.

Korkularıyla, kaygılarıyla, kızgınlıkları, küskünlükleri, kavgaları, soğuk savaşları, menfaatleri için endişelenenlerin açıkça ortaya çıkacağı zaman yaklaşıyor...

Vatandaşı kandırmanın artık zor olacağı, insanların sorgulamaya başlayacağı, belki de tarihin bu şehir için yeniden yazılacağı zaman yaklaşıyor...

Şehri ve bu şehrin insanlarını kendi menfaatlerine tercih ederek, “her zaman kazanan biz oluruz” diyenlerin köşelerine çekilmek zorunda kalacağı zaman yaklaşıyor...

Nereden biliyorsun diyeceksiniz. Dedim ya ben hala bu şehrin ihtimallerine yürekten inanıyorum...