Samsun'da herkesi derinden etkileyen taciz iddiası sonrasında, tanınmış avukatlardan biri muhabirimiz Hakan Akgün'ü arayarak, "O öğretmenin, daha önceki taciz iddiasından da 25 yıl hapse mahkum olduğunu" söylediğinde, inanamadım... Araştırdık ki, o kişinin daha önce de benzer bir olaydan hakkında soruşturma açılmış!.. İşin ilginç yanı, "öğretmen" diyesim gelmeyen kişi, 25 yıl hapis cezası aldığı dava sürecinde de bir taciz iddiasına daha karışmış!.. Samsun 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği 25 yıl hapis cezası dava dosyası, 4 yıldır Yargıtay'da bekliyormuş!.. Şimdi soralım!.. Bu kişi suçlu da onu benzer taciz olaylarında birkaç kez adı geçtiği ve tutuklu kaldığı halde yeniden görevine dönmesini sağlayanlar masum mudur?.. Tamam anlıyorum... Yasa var, hukuk var!.. Herkes, suçu ispat edilene kadar masumdur!.. Ancak, böyle "tıynetsiz" birini Milli Eğitim bünyesinde başka bir göreve atamak çok mu zordu?.. Yeniden bir okula atama yapmak, bu kişiye fırsat vermek değil midir?.. Çuvaldızı kendimize de batıralım biraz!.. Olayın gerçekleştiği gün, okulun ismini haberde kullanmamamız gerekirdi... Öyle ya herkesin orada eğitim-öğretim gören çocukları var, aileleri var... Aynı zamanda okulun adını vererek, orada görev yapan haysiyetli öğretmenleri de sıkıntıya sokmuş olmadık mı?.. Olayın kamuoyuna yansımasından sonra ne zorluklar çektiler kim bilir?.. Bitmedi daha... Böylesine iğrenç olaylarda, dava dosyası için acil karar verilmesi gerekirken; bekletilmesi de yanlışlar zincirinin bir halkası değil midir?.. "Deve" misali olduk!.. Hani deveye "boynun eğri" demişler de o da "nerem doğru ki" diye yanıt vermiş ya!.. Maalesef durum böyle!.. Toplum olarak, sil baştan bir özeleştiri yapıp, silkelenmezsek; bu olayların daha beterlerinin bizleri beklediğini söylemek, "kehanet" olmaz!..