Pandemi sürecinde bütün dünyanın gördüğü tarım gerçeği, Ukrayna-Rusya Savaşı'nda da ayçiçek ve buğday ithalinde yaşanan krizle bir kere daha karşımıza çıktığı halde, Türkiye'nin en büyük ovalarına sahip Samsun'da, tarım alanlarının betonlaşmasına yönelik çalışmalar, hangi aklın ürünüdür, anlamış değilim... Çarşamba Ovası'nın göbeğindeki biyokütle enerji santraline karşı çıkanların gerekçesi de tarımdı... "Başka yere yapılsın" diye gösterilen tepkiler de bu yüzdendi... Bafra'da sebze ve meyve hali projesinin "tarım arazisi" üzerine yapılmak istenmesine karşı çıkanların da gerekçesi aynıydı... Son zamanlarda bakıyorum; Deveci Çiftliği olarak bilinen dere yatağı ve heyelan olduğu için daha önce imara açılamayan bölge gündemde... Eğer devlet müdahale etmezse, tam 322 dönüm alanda beton yapılar yükselecek!.. Bu alanı kim satın aldı, kimler gizli ya da açık ortak bilmiyorum... Ancak, seçim vaadinde tarımsal kalkınma ve hayvancılık projeleriyle istihdam yaratacağını söyleyen Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir'in bu duruma neden müdahil olmadığını da anlamıyorum... Mimar olan bir belediye başkanının sessizliğinin altında; "siyaset" ve ekonomik "rant" yattığı iddialar arasında ama bu kadarı da fazla değil mi?.. Eski Türk-İş Eğitim Merkezi'nde ve Kültür Park'ta ağaçları kesen zihniyet için bu sorun olmayabilir ama tarım arazilerini imara açanlar ve bu tür kararları onaylayanlar, Hak vaki olduğunda 9 tahta altında o toprakta hesap vermeyecek mi?.. Atalarımız; tarım arazilerini, yeşil çevreyi ve ağaçları yok edenlerin insan öldürme gibi suç işlediğini anlatmak için "Yaş kesen, baş keser" diye boşuna mı demişti?.. Böyle giderse, gelecek neslin bu uygulamaları yapan ve göz yumanlar için neler söyleyeceğini şimdiden biliyorum... Benim gibi düşünenler, o söylemlerin muhatabı değil; olmayacak ama bu şehrin geleceği gidecek!.. Yazık, hem de çok yazık!..